01.02.2015 Tarihinde sevgili Özlem, beni Bora, Erdem Dans Spor Cafe’de gerçekleşecek “Küba’mızı Paylaşıyoruz” etkinliğine davet etti. Eşimle birlikte davete icabet ettik. Tüm aileyi tanıdım ve çok mutlu oldum. Böyle güzel bir aile ile tanışma fırsatı bulduğum için ve beni gerçek benle buluşturdukları için. Duygularım depreşti.
Ne de çok değiştik. Nasıl izin verdim bilmiyorum ve kapitalistmin pençeleri arasında can çekişir durumdayız sadece ben mi? Hayır hepimiz.
Yazıklar olsun bizlere!
Benim bu güzel duygularımı gün yüzüne çıkarttığınız için çok teşekkür ederim, Özlem Kalkan Eranus. Seni ve o güzel aileni çok seviyorum. Kendimle biraz yüzleştim ve aşağıdaki yazım da, toplumsal pratikler içinde yerini alsın istiyorum.
BİR HAZİN HÜRRİYET
Nazım Hikmet ne güzel de dizelemiş. ‘Bir hazin hürriyet!’
Feodal devletin insanı kul gören ideolojisi ve siyaseti yerine, ne güzel de bireyin özgürleşmesini öngören, ideolojik politik çizgiyi koydular. Bireyin özgürleşmesi gerçek mi diye soruyorum? Kendime…
Göstermelik bence.
Bireyin özgürleşmesi, sözde toplumun tüm üyeleri içindi. Gerçek anlamda iktisadi ve siyasi olarak güçlü olanların özgürleşmesi oldu. Tüm değerler yitirildi. Pratik, sözü ezdi. Kapitalist üretim ilişkileri dili, yanılsamalı bilinçten koparttı ve kendine bağladı. İdeal fikirler yok oldu. Kapitalist düşünce, kendine uygun kültür değerlerini oluşturdu. Hayatımızın tüm yeşil renkleri kurutuldu. Kurutulmaya da devam ediyor. Her yerde kurak rüzgarlar esmeye başladı. Çelişki ve farklı unsurlar çatışır oldu.
Çıkarlar her zaman erek oldu. Çıkarını kollama ve koruma istemi, kültürünü de biçimledi. Toplumu biçimlendiren kültür, zalim bir şekilde vasfını sürdürüyor. İnsanlığın binlerce yıllık bilgi ve kütür mirasını yok ederek yerine kendi değerlerini koyan ve kendi yararına olan ‘doğru’ olarak benimseten eğemen sınıf, varlığını yukarılardan ben burdayım diye avazı çıktığı kadar bağırır oldu. Sınıflar arası açıldı. Orta sınıf yok oldu. Efendiler ve köleler gibi. Dönüşüm hız kazandı.
Bu egemen sınıf, biat edene karşı, bağışlayıcı olma erdemini tıpkı bir hayvana karşı beslediği acıma duygusu gibi sunmaya başladı. Bir tip kölelik gibi değil mi? Köleliğe rıza, insanı sürekli aşağıya çeken ve varlığını hiçlendirerek nesnesi haline getiren bataklığa sokmaz mı? Artık herkesin yaratıcılığı ölmüştür. Herkes unutkan oldu. Yaratıcılıkta ne diyenler artı. Neyi ne için yaratacaksın? Yaratılanlar yetmiyor mu?
Hepimiz için yaratıcılık önemlidir. Yaratıcılık, olağan, günlük şeylerin özel olmasını, özel şeylerin de daha çok günlük hayata girip doğal şeyler olmasını sağlar. Başka bir deyişle yaratıcılık herkesin gördüğü şeyi aynı görüp onunla ilgili farklı şeyler düşünebilmekdir. Tüm bunlar için, sözel akıcılık, fikirlerin akıcılığı, yeniden tanımlamalar, yeniliğe açık olmak, bağımsız düşünebilme, birbirinden uzak bağlantıları kurabilme, fikir üretimi için çaba harcamak gereklidir.
Sözlerimi Nazım Hikmet’in dizeleriyle bitirmek istiyorum.
Başın ensenden kesik gibi düşük,
kolların iki yanında upuzun,
büyük hürriyetinle dolaşıp durursun,
işsiz kalmak hürriyetiyle hürsün.
Sağlıkla ve hür kalın
Salime Kaman
05.02.2015
Bir yanıt yazın