Ölüm; yolcunun dinlenmesi, tüm çɑbɑlɑrın sonudur. Umberto Eco
Umberto Eco 19 Şubat 2016 Cuma günü 84 yaşında hayatını kaybetti. İtalyan bilim adamı, yazar, edebiyatçı, eleştirmen, düşünür olan Umberto Eco, Orta Çağ estetiği ve göstergebilimin üzerine önemli çalışmaları vardır. Çok yönlü bir bilimadamı olan Umberto Eco, ‘Gülün Adı’ ve ‘Foucault Sarkacı’, Önceki Günün Adası’, ‘Baudolino ve Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi’ adlı romanlarını yazmıştır. ‘Gülün Adı’ romanı, 1980 yılında İtalya da ilk yayınlaşından bu yana pek çok dile çeviri yapılarak sayısız basım yapılmıştır. Umberto Eco, ‘Gülün Adı’ eseri çağdaş ve özgün bir romandır ve romana yepyeni ve uzun soluk getirmiştir.
İtalyanların dünyaca ünlü yazarı, bilim adamı, göstergebilim uzmanı, eleştirmen ve düşünür olan Umberto Eco’nun çalışmaları 1960’ların ortasından itibaren avantgard yapıtlara, kitle kültürüne yönelmiştir. Son dönemlerde ise, güncel olay ve olguları da ele alan çalışmalarda yapmıştır.
Umberto Eco çalışmalarında bilineni yeni kılarken bilinmeyenleri de derinliklerine inerek aydınlatmaktadır.
Umberto Eco sanat, yazın kuramı, kitle iletişim olgusu konuları yanı sıra dil ve gösterge kavramlarına ilişkin çalışmalar yapmıştır. Roland Barthes’tan sonra, ‘ayrıntıların anlamı’ya da ‘ayrıntıların sosyolojisi’ adı verilen bir anlayışın önemli bilim adamlarından birisidir. Umberto Eco’ya göre sanat yapıtları, açıklık
niteliklerinden dolayı pek çok farklı yoruma izin verirler. Bununla birlikte, yapısalcılığa karşı giderek daha çok yükselen yapıbozumcu bir zaman diliminde Umberto Eco, bir sanat yapıtına ya da bir metne ilişkin yapılan yorumların sınırsız sayıda olacağına dair görüşe karşı kuşkularını dile getirmiştir. Umberto Eco, açıklık ile yorumu kimi yönden sınırlandıran etkenler arasında bir diyalektik kurmak isterken, değişimin ve hareketin sürekliliği düşüncesine nekadar çok önem verdiğinide belirtmiştir. Umberto Eco, genel gösterge dizgelerini çözümlemeye ve kültür olaylarını göstergebilim açısından görmeye çalışmıştır. Bu konuda da çalışmalarını, Charles Sanders Peirce (1839-1914 ) göstergebiliminin ışığında sürdürmüştür.
Charles Sanders Peirce’e göre, göstergebilim her çeşit bilimsel inceleme için başvuru çerçevesi oluşturan genel bir kuramdır. Neticede, ‘gösterge’nin hiçbir zaman mutlak son anlamının elde edilemeyeceğine dair bir sav içeren “sınırsız anlam” fikrini geliştirmiştir. Ona göre, bir metnin varlığı kaçınılmaz olarak bir okuma edimini ve bu okuma edimi de beraberinde bir okuma biçimini getirmektedir. Genellikle okuma edimini belirleyen üç boyuttan söz edilir. ‘Anlama’, ‘açıklama’ ve ‘değerlendirme’. Bunlar her okuma ediminin üç temel boyutudur.
Anlama boyutu, bir metnin potansiyeliyle oluşan varoluşsal yönü, açıklama boyutu, metnin yorumlanma sürecinde, anlamanın sonuçlarını geçerli kılmayı sağlayan yöntemsel yönü, değerlendirme boyutu ise özel ve genel bir okuma etiğinin eleştirisine duyulan ihtiyacı içermektedir.
Umberto Eco, Charles Sanders Peirce’ün ‘sınırsız anlam’ kavramı ele alıp geliştirirken, sınırsız anlama sınırlar çizmek, yoruma ölçütler aramak için Charles Sanders Peirce göstergebiliminin yolunu izlemiştir. Metin, kendisiyle muhatap olan bireyin bakışı ve yaklaşımıyla şekil alır ve anlam kazanır. Eco, yorumların çürütülüp çürütülemeyecek oluşlarından önce, kimi metinlerin zaten bir tahmine olanak vermeyebileceği üzerinde durmaz. Bu, Umberto Eco’nun metin-okur diyalektiği içinde örnek yazarın yeterince önemsenmemesinden kaynaklanır. Umberto Eco’ya göre her metin, kendi örnek okurunu üretmeyi amaçlar.
Umberto Eco, kendi gösterge kavramı izleğini ; ‘Göstergebiliminde Ayrımlar’, ‘Gösterge’, ‘Dilsel Önermelerin Analizi’, ‘Göstergenin Bir Özelliği Olarak Yorum’un takibini yaparak anlatmaya çalışmıştır.
Umberto Eco göstergebilimi, anlamlama ve/ veya bildirişim olgusunu kapsayacak bileşik bir incelemenin kuramsal olanaklarını ve toplumsal işlevlerini araştırma amacındadır. Bir kuramın görevi yalnızca kendi nesnesini ayırıp belirlemek değildir, bu nesneyi öncekinden daha iyi biçimde aydınlatmak ve nesnenin ancak bu açıdan gerçekten anlaşılabileceğini göstermektir. Eco’ya göre göstergebilim bunu henüz yapabilecek durumda değildir, çünkü çok genç bir disiplindir, henüz ancak bin yaşındadır.
Umberto Eco, sanatsal dile ilişkin çözümlemeyi Açık Yapıt’ta yapar. Burada amaçlanan, algılayan özne ile estetik uyaran arasındaki etkileşim sürecini incelemektir. Daha açık ve anlaşılır kılmak içinse inceleme tümüyle öznenin dile olan tepkisiyle sınırlandırılır.
Dilbilimsel bir iletinin dağarcığında birbirinden farklı işlevler bulunur: göndergesel, coşkusal, çağrı ya da buyruk, ilişki, estetik ve üst dil işlevleri gibi. Umberto Eco iletinin öznel yapısındaki doğrudan ve ya denetlenmiş açıklayıcılığı ortaya çıkarmak için üç tür önerme inceler. Bunlardan ilki “göndergesel işlevli önermeler”dir. Diğer önerme türü, güdümlü öneridir. Güdümlü öneride, Eco’nun ‘estetik’ diye tanımladığı özel bir iletişim kipinin niteliği görülür. Önerme artık, başlangıcındaki göndergesellikten, göndermelerin belirsizliği ve hatırlatıcı belleği güçlendirici, cazibesini sessel yapılarla arttırmış bir estetik önermeye dönüşür. Önermedeki gösterenlerin çoğu kendilerine dönerek, iletinin esas itibariyle kendine dönüşlü ve poetik (estetik) olduğu anlamına gelir. Umberto Eco’ya göre sanatsal dil, göndermelerin coşkusal kullanımını ve de duyguların göndergesel kullanımını gerektirir. Çünkü tüm duygusal tepkiler çağrışımlar uyandıran bir anlamlar alanının kavranmasıdır. Bütün bunlar, gösteren ile gösterilenin, ‘taşıyıcı’ ile ‘yük’ün özdeşleşmesiyle olur. Başka bir deyişle, estetik göstergede, anlamsal önem, önceden verilmiş bir düzanlama bağlanmaz. Umberto Eco’ya göre estetik gösterge, çarpıtan aynalara benzemektedir. Umberto Eco’ya göre, yalan söyleyebilme, göstergenin bir koşuludur.
Umberto Eco, okurun haklarına karşı metnin haklarını savunacak bir metin okur diyalektiği öne sürer. O’nun için, yapıtın niyeti ile okurun niyeti arasında kurulmaya çalışılan diyalektikte yapıtın buyuruculuğu altında, okuyucunun yine de özgür ve önceden kestirilemez yaklaşımı söz konusudur.
Umberto Eco için araştırma yaparken,onu anlamaya çalışırken, kendimi engin bir okyanusa sürükleniyor gibi hissettim.
Yazımı, başladığım gibi yine Umberto Eco’un sözü ile bitireceğim.
‘Bence, edebiyɑtın gücü, bir metnin, hiçbir zɑmɑn tümüyle tüketilmeksizin durmɑdɑn fɑrklı okumɑlɑr üretebilmesindedir.’
Sevgiyle Kalın
Salime Kaman
01.03.2016
Bir yanıt yazın