Düşlerimde gördüğüm kent Çanakkale… Bollukla geçen mevsimler, zenginliklerle yüklü bir şehir. Toprağı tıka basa şehitleri ile dolu bir bölge.
Dağlarına büyük harflerle yazılmış bir şiir. ‘DUR YOLCU’, Necmettin Halil Onan’ın şiiri. Bu topraklara ayak basan herkes okur bu şiirin ilk dörtlüğünü.
‘Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.’
Tarihi, kahramanlıklarla tıkış tıkış dolu kentlerimizden biri, kocaman akciğerleriyle oksijen pompalıyor hiç karşılıksız. Toprağına, dağlarına, kanyonlarına, ovalarına, ırmaklarına derelerine, ıssız bölgelerine, kırık dökük kulübelerine, yoksul köylerine tüm koynunda yatanlara.
Burası uçurtmalar gibi hafif, cibinlikler gibi saydam, kan damarları gibi etrafını besleyen bir coğrafya.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tepeler, Anadolu’nda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.
Bu coğrafya, tüm canlıları mest eden bir doğa harikası.
Bölgenin akciğerleri KAZDAĞLARI burada. 283 Bitki türü barındıran ormanlar Kaz Dağları’nda. Biyo çeşitlilik açısından çok kıymetli bir rezerv ve 283 bitki türlerin yedisi dünyada sadece Türkiye’de yaşıyor.
Dünyanın en zengin oksijen kaynağı Kaz Dağları ormanları. Yüzölçümü 160161 hektardır. (ha)Yüksekliği 5metre ile 1775 metre arasında değişmektedir.
Kaz Dağları Milli Park yüzölçümü, Kaz Dağları’nın, %10 ı kadardır %90 ı Kaz Dağları orman alanları ve yerleşim yerleridir.
Benim bildiğim ve ziyaret ettiğim alanlar; Adatepe köyü, Zeus Altarı, Mıhlı Çayı, Mıhlı Çayı Taş köprüsü, Mehmetalanı Köyü, Hasanboğuldu ve Sütüven, Tahtakuşlar Etnografya Müzesi, Yeşilyurt Köyü, Dağ Ahmetçe köyü, Çam Tepe Köyü, Bayramiç, Yeniköy, Narlı, Şahindere Kanyonu, Ağlayan Şelale, Darı Dere Tabiat Parkı, Kuzgun Obası, Manici Kasrı, Düşler Vadisi, Şarlak Deresi, Ayazma Pınarı ve Ayazma Tabiat Parkı. Bunlar Kaz Dağları’nın üstünde gördüklerim yerleşim alanları ve daha niceleri…
Ya Kaz Dağları’nın altı. Su kaynakları, su havzaları ve bunların üzerinde bulunan herkesin iştahını kabartan dünyanın en verimli altın, gümüş, uranyum madenleri Kaz Dağları’nın zenginlikleri.
Kaz Dağları bölgesi dünyanın en büyük uranyum rezervine sahip. Uranyum madenini diğer madenlerden ayıran özellik zenginleştirilmesi durumunda dünyanın en büyük gücüne sahip olunmasıdır.
Aynı verimli rezervler, Kaz Dağı’na komşu Madra Dağı’nda da bulunmaktadır.
Şiirimiz şöyle devam eder.
Bu tepelerde koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğuldu sele,
Mübarek canını kanına kattığı yerdir.
Bugün yine canımız yanıyor.
Neden mi?
Coğrafyamızın akciğerleri olan Kaz Dağları yine parçalanmaya başladı. Tam 3500 hektar. Belki de daha fazla bir alan?
Kim yapıyor bunları?
Kanadalı Alamos Gold şirketi. Şirketin Ağı Dağı ve Çamyurt ile birlikte toplam üç bölgede altın ruhsatı daha var.
Doymuyorlar.
Bugün yine canımız yanıyor.
Neden mi?
Kanadalı Alamos Gold şirketi Çanakkale merkeze 30 km uzaklıkta ve Kirazlı köyüne ait olan ağaçları maden alanında olduğu gerekçesiyle hunharca kesiyor. Bu alan, aynı zamanda 280 bin insanın tek su kaynağı olan Atik Hisar Barajı ile aynı su havzasında yer alıyor ve sadece 14 kilometre mesafede, TRUVA ANTİK KENTİ, UNESCO Dünya Mirasına 40 km mesafededir.
Ne kadar ağaç kesildi?
ÇED (Çevresel Etki Değerlenmesi) raporunda 45bin adet kesilebileceği belirtilirken, Tarım bakanlığı 13bin adet, Kanadalı maden firması Alamos Gold 195bin adet, sendikanın ifade ettiği ve TEMA Vakfı tarafından ortaya konan uydu görüntülerine göre 200 bine yakın ağacın kesildiği öne sürülüyor.
Damarlarımız kesiliyor.
Şair Necmettin Halil Onan’ın son dörtlüğünde ifade ettiği bu milletin şehitlerinin yattığı tepeler amansızca siyanürle zehirleniyor ve hürriyetimiz yabancılara teslim edilmeye devam ediyor.
Düşün ki, haşrolan kan, kemik, etin,
Yaptığı bu tepeler, amansız çetin,
Bir harbin sonunda, bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.
Hatta bu zehirlemeler tüm kapitalist zihniyetlerin 40’ın üzerinde ki şirketlerine verilen işletme ruhsatı ile el birliği ile yapılıyor.
Kirazlı Altın Madeni Projesi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan işletme iznini Mart 2019’da almış. Alamos Gold’un yerli taşeronu Doğu Biga Madencilik, Danıştay süreci tamamlanmadan Valiliğin ‘Gayrisıhhî Müessese’ iznini imzalamasıyla çalışmaya başlamış. Orman Müdürlüğü de ağaç kesimine izin verilmiş. Alamos Gold şirketi, neden Danıştay sürecini beklemeden, valilik Gayrisıhhî Müessese’ iznini imzalamış anlamakta güçlük çekiyorum.
Yetkili ağızların kendi ifadeleriyle bu kıyıma verdikleri ifadelerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Prof. Güven Önal, madenin ekonomiye katkısından bahsediyor. Bu katkı nedir? Benim bildiğim sadece binde dörttür. Kaybedilenlere değer mi?
Dr. Muharrem Köse ağaç kesilir yenisi dikilir diyor. Soruyorum, ömründe kaç ağaç diktiniz Dr. Muharrem Köse?
Tarım ve Orman Bakanlığı da maden sahasının Kaz Dağları’na 40 kilometre uzaklıkta olduğu ve maden sahasında kesilen ağaç sayısının 13 bin 400 olduğu açıklayarak da gerçekleri saptırmıştır. Milletini kandırmak, yalan beyanda bulunmak suçtur?
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, altın aramalarında siyanür ve türevi kimyasal kullanılmadığı şeklinde açıklama yapması da düşündürücüdür. Aldatma, tehlikeli boyuttadır!
Bir kimya mühendisi olarak, bilimsel gerçek şudur. Siyanürleme yöntemi, cevherlerden altın- gümüş üretiminde yaklaşık 100 yıldan beri kullanılmaktadır. Son yıllarda işlevi daha ekonomik olduğu içinde tek seçenektir. Cevher, anyonik siyanür kompleksleri halinde çözündürülerek sulu faza özütlenmesi (liç) ve sulu fazdan kazanılması proseslerini kapsamaktadır.
Günümüzde genellikle siyanürleme yöntemi uygulanır; Altın, ana kayaçtan siyanür çözeltisine alınır. Siyanür çözeltisine alınma, iki türlüdür.
Ocaktan çıkan cevher değirmende öğütülür ve siyanür çözeltisi tankın içinden geçirilerek altının ve gümüşün çözünmesi sağlanır.
Ya da ocaktan çıkarılan cevher kabaca kırılır ve stoklanır. Yığılan malzemeye fıskiye düzeneği yerleştirilir hazırlanan kırılmış cevherin üzerine sodyum siyanür çözeltisi yağmurlama şeklinde püskürtülür. Altın siyanürle tutulur. Reaksiyon şöyledir. (Altının simgesi: Au, Sodyum siyanür :NaCN, Oksigen: O2, Su: H2O)
4Au cevher + 8 NaCN + O2 +2 H2O —–> 4NaAu(CN)2+ 4 NaOH
Altın siyanür çözeltisi, karbon kolonlardan geçirilerek altının tutulması sağlanır. Aynı şekilde çözeltideki gümüş de kazanılır. Karbonda tutulan altın aktif kömür yakılarak ‘Au’ açığa çıkarılır Aktif karbondan ayrılan ‘Au’ çözeltiye geçer. Daha sonra ‘Au’ çinko, alüminyum tozuyla çöktürülerek ya da elektroliz ile çözeltiden ayrılır.
Bu işlemde arda kalan çözeltiler doğaya atılmaktadır. Tehlike ağaç katliamından sonra buradan sonra öldürücü boyutlardadır ve çok tehlikelidir.
Nasıl mı?
Siyanür, hidrojen siyanür (HCN), sodyum siyanür (NaCN) ve potasyum siyanür (KCN) gibi bileşikler halinde ya da serbest halde bulunur. Su yüzeyinde bulunan siyanür HCN formuna dönüşür ve buharlaşır. Siyanür yüksek konsantrasyonlarda toprak mikro organizmaları için öldürücüdür ve yeraltı sularına geçebilir. Siyanür havadan, içme sularından, toprağa değen cilt yoluyla ve siyanür bulaşmış yiyeceklerin yenmesi yoluyla vücuda alınabilir. Bunlar, birçok ağır hastalığa neden olacağı gibi öldürücüdür de.
Altın üretim işletmelerinde risk yaratan tek kimyasal madde siyanür değildir. Siyanürlü çözeltiyle temas nedeniyle cevherden arsenik, antimon, civa, kurşun, kadmiyum, krom gibi birçok ağır metaller de çözünür. Siyanür; ağır metallerin doğada bulundukları durumlarının bozulup, kolayca tepkimeye girebilecek halde atık çamurunda depolanmasına neden olur. Ağır metaller sulu bazdan katı faza geçebilirler ancak sonsuza kadar çözünmez kılınması mümkün değildir. Bir ağır metalin kararlı olduğu pH aralığında bir başka metal çözünmüş duruma geçer. Yağışlarla her yere dağılırlar. Sıcaklarda buharlaşırlar rüzgarlar ve yağmurla sadece Kaz Dağları’nda değil, bölgelere dağılarak, canlılar tarafından bünyeye alınabilir.
Sonuç olarak, altın üretiminde kullanılan ‘siyanür’ proses sonunda bertaraf edilemediğinden çevre ve insan sağlığı için son derece zararlıdır. Bertaraf edilmesi de mümkün değildir.
Dünyanın en zengin oksijen kaynağı Kaz Dağları ormanlarıdır ve onun zengin toprakları da, şairimizin dediği gibi, ‘Bir vatan kalbinin attığı yerdir.’
Tek bir şey yapacağız. Ne mi?
Kendi halkımıza, kendi geçmişimize, kendi doğamıza sahip çıkacağız.
Biz çıkmaz isek kim çıkacak?
Kanadalı mı? Amerikalı mı? İngiliz mi? İsrail mi? Rus mu? Kim?…
Salime Kaman
Ayvacık-Çanakkale
15 Ağustos 2019
Bir yanıt yazın