Çağan Irmak 4 Nisan 1970 yılında İzmir de doğmuş, Türk yönetmen ve senaryo yazarıdır. Çocukluğu Seferihisar’da geçmiştir. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV ve Sinema bölümünden mezun olmuştur. Sekiz uzun metrajlı filmi, bir tv filmi ve ödüllü kısa filmleri bulunmaktadır. Most Production ve Ay Yapım’ın yapımcısıdır ve Dedemin İnsanları filminin senaristliğini ve yönetmenliğini üstlenmiştir.
Çağan Irmak, Türkiye’ye gelen mübadillerin acı hikâyesini ‘Dedemin İnsanları’filminde, anlatır ve filmi dedesi Mehmet Bey’in anısına ithaf eder. Film bu bakımdan otobiyografik öğeler taşıyan bir göç hikayesidir ve bir olayın öyküleme yoluyla anlatılması nedeniyle film anlatısal metin özelliği de taşımaktadır. Anlatısal metin, bir olayın öyküleme yoluyla, belli bir zaman ve uzama yerleştirilerek anlatılmasıdır. Film de kronolojik öykü, 1923 yılında yaşanan göç, 1979 yılı yaz aylarında ve 1980 darbesi sonrasına uzanıyor. 1994 yılında da sonlanıyor. Mekan olarak çekimler 1923 göç yılları Gökçe ada da ve dedenin doğduğu ev iki farklı dönem için tasarlanmış. Birincisi mübadele öncesi için, ikinciside Ozan’ın ziyaretinde gördüğü ‘Giritli bir aileye geçtikten sonraki’ halidir. Filmin 1979-1980 yılları Milas, Bodrum ve Söke çevresinde çekilmiştir. Yapısal olarak ve donatılara azda olsa müdahaleler yapılmıştır.
Her anlatı başlangıç durumundan bitiş durumuna gelinceye kadar bir dönüşüm süreci geçirir. Bu süreç, ‘dönüştürücü öğe’, ‘eylemler dizisi’, ‘dengeleyici öğe’olmak üzere üç aşamada gerçekleşir. Bu tür metinlerde, ‘di’li geçmiş zaman ve şimdiki zamanın hikayesi en çok görülen fiil zamanlarıdır. Birincisinde olayın anlatımı, ikincisinde ise betimlemeler ön plandadır. Anlatısal metinlerde daha çok eylem bildiren fiiller kullanılırken, betimsel metinlerde durum bildiren fiiller yer alır.
Sinema en etkili görsel kitle iletişim aracıdır. Tıpkı roman gibi hikayelerini anlatmaya dayalı bir sanattır. Burada ki anlatma gerçek dile dayalı bir anlatmadır. Okunan romanlar, izlenen filmler ve tablolar kendilerine özgü bir dile sahip ileti kaynaklarıdır. Perdede ki her bir görüntü dizisi yaklaşık olarak bir öykü düşüncesi uyandırabilir. Bunun nedeni, pek çok soyut düşünce, sav ya da yargının sinema da sadece bir eylemler dizisi olan öykü yardımı ile somutlaştırılabilmesidir. ve bu bakımdan birer metin gibi okunabilirler.‘Bu metinlerin görünen düz anlamlarının dışında alt metin olarak adlandırılabilecek yan anlamları da vardır. Var olan ideoloji aslında bu yan anlamlar aracılığı ile yayılır.’ Yazılan bir yazıda kurgulanan olay örgüsü neden sonuç ilişkisi üzerinden yapılmaktadır. Yan anlamlar yaratmak için sanatın özgün dilini kullanan sanatçı, pek çok göstergeyi birleştirerek bir dizi oluşturur. Sinemada bu dizi, renkleri, diyalogları, kamera hareketlerini ve daha birçok bileşeni içerir. Yani, ‘alıcı hareketlerinden, renklerden, oyuncuların diyaloglarına dek her şey bir gösteren olarak kabul edilir. Bir dil gibi izleyiciye aktarılır.’ Bu göstergeler dizisini incelemek için kullanılan göstergebilimsel yöntemi sinemaya da adapte etmek mümkündür.
Sinema sürekli farklı hazlar sunar. Farklı arayışlarla kendini ifade etme isteğidir. Mutluluk, sevinç, aşk, ölüm, intikam, savaş, barış, ideolojik, psikolojik gibi. Dedemin İnsanları filminin çözümlemesinde, yazınsal ürünlerin çözümlenmesinde kullanılan anlatı kuramlarını kullanacağım. Göstergebilimsel çözümlemenin, dilbilim ve ardından da yapısalcı iki kanaldan beslenerek geliştiği söylenilebilir.
………………….
2. Filmin kısa bir özeti
Film Ege’de bir sahil kasabasında geçiyor. Mehmet Bey, yedi yaşında Girit’in Resmo kasabasından mübadil olarak 1923 yılında İzmir’e gelmiştir. Sürekli olarak doğduğu yeri bir daha görme özlemi içinde yaşamaktadır. Sinirlenince, Rumca konuşur. Kasabanın sevilen bir insanıdır, tuhafiye dükkanı vardır.
Mehmet Bey hali vakti yerinde, kendi hayatında kurduğu düzende yaşasa da doğduğu baba evine dönemeyişinin acısını her zaman içinde hissetmektedir.
10 Yaşındaki torunu Ozan, Mehmet Bey’in kızının iki çocuğundan biridir. İlk okula gitmektedir ve yavaş yavaş etrafındaki hayatı fark eder. Arkadaşları onun gavur ve sünnetsiz olduğunu söyleyerek onunla eğlenmeleri ve dışlamalarına tepki gösterir onlara kızar, donunu indirip göstermek zorunda kalır. Ozan, toplumdan dışlanma korkusuyla ailesinin Giritli geçmişinden nefret etmektedir. Ailede Girit lafı açıldıkça, zavallı çocuk ‘Biz Türk’üz; gavur değiliz’ diye ağlar. Kasabanın yerli ahalisi ile mübadiller arasında bir gerginlik vardır. Kasabanın yerlileri, çocuklarına muhacirlerin evlerinin camlarını taşlatırlar. Ozan, Türk olduğunu kendisine ve arkadaş çevresine kanıtlamak için elinden gelen her şeyi yapmaya da kararlıdır. Ozan bu konudaki takıntısını etrafındaki insanlara zarar verme derecesine getirince dedesi Mehmet Bey, daha önce Ozan’ın bilmediği göçün hikayesini bir akşam yemeğinde sofra da anlatmaya başlar torununa. Filmin sonuna doğru, Mehmet Bey ailesiyle Girit’e gitmek için pasaport çıkartır. Fakat birkaç gün sonra 12 Eylül darbesi olur. Ozan’ın İlçe Belediye Başkan Yardımcısı olan solcu babası soruşturmayla dolu günler geçirmeye başlar. Mehmet Bey, ailesinde yaşanan bu olaylarla, üzülmesine dayanamaz ve denize bıraktığı son şişenin arkasından gider ve boğularak ölür. Ölümünden yıllar sonra, Ozan dedesinin doğduğu topraklara gider ve evi bulur. Kısaca, film, Ege Deniz’inin iki yakasında kendi hallerinde yaşarlarken mağduru oldukları bir göçün dramını yaşayan insanların anlatısıdır.
3. Öykünün Anlatı Katmanları
Sinema filminin genel yapısına baktığımızda, iki anlatı düzeyi olduğunu görürüz. Birinci anlatı torunun ağzından yapılan anlatıdır ve ikinci anlatı yani yaşamayan kişiler tarafından yapılan anlatılardır. Filmde, ikinci anlatının birinci anlatıya açılan ve onu taşıyan bir kanal ve bildirişim içerdiğini gözlemleriz. Birinci anlatı düzeyinin, şimdiki zamanı (öyküleme), ikincisinin ise Mehmet Bey’in bakış açısı ile verilen geçmiş zamanı (Mehmet Bey’in geçmişini) kapsadığını görüyoruz.
Birinci Düzey: Ozan’nın yaşadıkları /Sözcelem zamanı /Kapsayan anlatı
İkinci Düzey: Mehmet Bey’in düşlerinde yaşadıkları/ Sözce zamanı /Kapsanan anlatı
On dokuzuncu yüzyıl Batı edebiyatında, özellikle de Fransız roman ve öykü tekniklerinde gözlemlediğimiz biçimiyle, birinci düzey ‘kapsayan anlatı’ bir tür giriş, anlatılacak ‘gerçek’ gibi sunulan öyküye zemin hazırlayan ve bir anlatı yapısıdır; ikinci düzey yani ‘kapsanan anlatı’ ise öyküye adını veren, çekim merkezini oluşturan asıl anlatıdır. Birinci anlatıda, başlangıç durumunda henüz on yaşındaki Ozan’nın içinde bulunduğu durumu olanca yalınlığıyla verilir: 10 Yaşındaki torun Ozan etrafındaki hayatı fark eder. Kasabanın yerli ahalisi ile mübadiller arasında geçen gerginlikler her zaman zorunlu göçlerde büyük problem olmuştur ve insanların, ideolojisini, inançlarını, yaşayış biçimlerini köklü biçimde etkilemiştir. Kasabanın yerlileri, çocuklarına mübadillerin evlerinin camlarını taşlatırlar. Ozan, başta dedesi olmak üzere ailesine kızar hatta onlara kafa bile tutar. İkinci anlatı düzeyinde, Mehmet Bey, kasaba eşrafından ve saygın bir adamdır. Kasaba halkına kol kanat gerer, sorunlarıyla ilgilenip onlara yardım eder. Hoşgörüsüyle bilinen Mehmet Bey, torununun bu durumundan dolayı üzülmekte ve endişe duymaktadır. Mehmet Bey, küçük yaşta kardeşleriyle birlikte ailesi zorla topraklarından kopartılmış, hatta en küçük kardeşini gemide, kendinden bir küçük kardeşi Mustafa’yı İzmir’e gelince kaybetmiştir. Mehmet Bey’in en büyük arzusu, ölmeden evvel doğduğu toprakları görebilmektir. Bu özlemle sık sık içinde mektuplar olan şişeleri Ege denizinin sularına bırakır.
Sinema filmleri temelde çok ayrıntılı, uzun metinlerdir. Öyküler anlatılır ve bunu çoğunlukla bir anlatıcının perspektifinden yapar. Film tarihsel zaman ve uzam hakkında açık ve kesin veriler ile bilgi verirken, film kahramanları, iki farklı toplumsal sınıfı karşı karşıya getirmektedir. Buradan hareketle, öykünün geçtiği dönem içinde yaşanılan toplumun değerleri, karşıtlıkları anlatarak, bu dönemin toplumsal özellikleri ve belki 19. yy sonlarında-20.yy ortalarına kadar, Anadolu’da yaşayan insanların çelişkili değer yargıları ve yaşam mücadeleleri hakkında bir fikir de vermektedir.
I. Düzey: /Gerçek/ (Kapsayan düzey)
II. Düzey: /Düşsel/ (Kapsanan düzey)
Öyküde her iki anlatı düzeyi, iç içe geçmiş olaylar örgüsüyle birbirine bağlanmıştır. Özellikle kapsayan anlatı, öyküde gerçekleşecek olay örgülerine gerekçeler sunarak kapsanan anlatıyı gerçekçi ve inandırıcı kılma görevi üstlenir. Roman yada filmin yapısını ana eksenini, olayların ve karakterlerin zaman içindeki gelişmesi oluşturur. Zaman öğesi, iki yönlü özellik gösterir. İlki eylemin geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süredir. İkincisi ise zaman öğesinin süre boyutunun yanı sıra, tarihsel boyutuda vardır. Dikkatimizi zaman kavramına ve zaman içinde bir sıralanış olgusuna yöneltir. Anlatılan olay ve durum belli bir mekanda geçer. Bu olayların geçtiği coğrafi, tarihsel veya psikolojik yerdir. Çevre öğesi kişilerden ve olaylardan daha fazla önemlidir.
Algirdas Julien Greimas ise ‘Propp’un 31 işlevde topladığı anlatı fonksiyonlarını önce 20’ye daha sonra da 4 temel kavrama indirger. (Sözleşme, Sınama, Yer Değiştirme, İletişim.) Eyleyen sayısı ise 6’dır.( Gönderen, Nesne, Gönderilen, Yardım Eden, Özne, Engelleyen.)’
Bir anlatıyı çözümlerken Eyletim (Gönderme), Edinim (Yeterlilik, Güçlenme), Edim (Gösterme) ve Yaptırım (Teyit Etme) evrelerini kullanan Greimas’a göre eylemi yapana Özne, eylemin konusuna Nesne, eylemi belirleyip kökeninde yer alanaGönderen, kendisi için eylemin gerçekleştiği kişiye Gönderilen, eyleme yardım edene Yardımcı ve eylemi engelleyene Engelleyici denir.
4. Yöntemsel Yaklaşım
Anlamları eklemleyerek oluşma biçimlerini bulmak, gösterge dizgelerini betimlemek, sınıflandırmak, göstergelerin birbirleriyle kurdukları bağıntıları saptamak ve bu amaçla bilim kuramsal (epistemolojik), yöntem bilimsel (metodolojik) ve betimsel açıdan kapsayıcı, tutarlı ve yalın bir kuram oluşturmak gibi birbirinden farklı birçok araştırma göstergebilim olarak adlandırılan bilim dalının alanına girer
Göstergebilimin öncülerinden A. J. Greimas, 1966 yılında yayımladığıSémantique structurale. Recherche de méthode (Yapısal Anlambilim. Yöntem Araştırması) adlı çalışmasında anlamın oluşum koşullarını, bir başka deyişle, derin yapıda yer alan anlamlama sürecini inceleyerek anlatı yapılarının betimlenmesine yer vermiştir. Anlatısallığın temel ulamı olan özne ve nesne ikilisini örnekçesinin temeline yerleştiren göstergebilimci, ilkin dilbilimsel eyleyen kavramını sorgulamış, ardından Rus halk masallarında Propp’un saptadığı otuz bir işlevden oluşan eyleyenler listesini ele almış ve eylem alanlarında değişmez biçimde karşımıza çıkan altı temel eyleyen bulunduğunu saptayarak “eyleyensel örnekçe” yi kurmuştur.
1973 yılında yayımlanan Sémiotique narrative et textuelle (“Anlatısal ve Metinsel Göstergebilim”) adlı yapıtındaysa, kuramsal açıdan önemli olan Les actants, les acteurs et les figures (“Eyleyenler, kişiler ve figürler”) konusuyla ilgili olarak, anlatıların sözdizimsel boyutundaki birimleri (Gönderici/ Gönderilen; Özne/ Nesne, Yardımcı/ Engelleyici), eyleyenleri ve bu birimlerin söylemlerdeki değişik biçimlerini (kişiler, figürler) ele almıştır. Genel izlemin anlatısal düzeyinde ise (fr.Niveau narratif) anlatıdaki kişiler ve eylemler yapılan işlevlere bağlı olarak çözümlenir. Buradaki incelemede de, kişiler, hem adları ile hem de yaptıkları eylemlerle ve gerçekleştirdikleri işlevlerle tanımlanmıştır.
Modernizm, çağdaş sanatçıya özgün değerler ve anlamlar evreni kurma olanağı sağlamıştır. Ancak kimi zaman çağdaş sanatçı, geleneksel değerleri yorumlamak/dönüştürmek ilkesinden hareketle kendi başvuru metnini de üretebilir. Geleneksel olanın yeniden okunuşu sanatçı açısından tarihsel bağlamın önermiş olduğu resimsel değerlerle bir uzlaşmacı/çatışma ilişkisini zorunlu kılar ve geleneksel değerlerin yeniden okunuşuyla
…………………
4. 1. “Dedemin İnsanları” Adlı Sinema Filmi Greimas’ın “Eyleyensel Örnekçesi” ne Göre Çözümlenmesi : Söylem düzeyinin bireysel nitelik taşıyan oyuncuları, üretici sürecin anlamsal sözdizim basamağında işlevlerine indirgenerek soyutlaşır. Bu nedenle de eylemleriyle tanımlanarak, eyleyen terimiyle gösterilirler.
Greimas kuramında ‘varlık ya da nesne’nin gerçekleştirdiği eylem önemli olduğu için, eyleyen kavramı kişi kavramından çok daha geniş kapsamlıdır. Eyleyen, insan da olabilir nesne de olabilir. Tekil de olabilir çoğul da olabilir. Soyut da olabilir, somut da olabilir. İçerik düzleminde tek varlık ya da nesne olarak tanımlanan bu öğe, içerik düzleminde birkaç eyleyen işlevini birden yüklenebilir bir başka deyişle, aynı zamanda birkaç eyleyenin karşılığı olabilir.
A.J.Greimas’ın üretici süreç tablosuna göre, anlatısal yapılar, derin yapı ve yüzeysel yapı olmak üzere iki başlık altında incelenir.
Yüzeysel yapı içinde bulunan anlatısal sözdizimi, diğer bir deyişle eyleyenler şemasını A.J.Greimas, eyleyensel örnekçesi’ni şöyle gösterir.
Gönderici——->Nesne————>Alıcı
Yardımcı——>Özne<———–Engelleyici
Dedemin İnsanları sinema filminde ki Mehmet Bey, göndericidir.
Özne, olaylarda önemli bir rol oynayan baş kahramandır.Bazı hikayelerde özne birden fazla olabilir.
Özne ise Mehmet Bey’in torunu Ö1 Ozan’dır. Ö2 ise Mehmet bey dir.
Nesne, çarpık politikaların hayata geçirilmesi sırasında; Yunan ve Türk topraklarında yaşayan insanların, çocuk-yaşlı-hasta-hamile demeden insani duygulardan uzak, sanki bir ‘mal’ gibi devşirilmelerinin acısını yüreğimizin derinliklerinde hissettiren mübadele hikayesidir.
Engelleyici, çarpık polikalar üreten siyasilerdir.
Alıcı ise, torun ve torunu aracılığıyla seyircidir.
Yardımcı ise, bu hüzünlü hikaye de büyük insanlık tarihinin Anadolu’da geçen kısmının baştan sona bir göç tarihi olarak okunabileceğini insanlığa hatırlatmasını yapan yine torun Ozan’dır.
Hikaye de engelleyici, her iki yakadaki siyasi kimliklerin mübadeleye sebeb oldukları kişileri kabullenemeyen gücün kendilerinde olduğunu zanneden yerleşik kafalar ve siyasilerdir, diyebiliriz.
A.J.Greimas kişileri işlevlerine göre sınıflandırır ve diğer eyleyenlerle kurduğu ilişkiye göre değerlendirir. Böylece eyleyenler arasındaki ilişkiyi, üç düzlemde gösterir:
1. Özne ile Nesne Arasındaki İlişki: İsteyim Ekseni
2.Gönderici ile Alıcı arasındaki ilişki: İletişim Ekseni
3.Yardımcı ile Engelleyici Arasındaki İlişki: Güç-İktidar Ekseni
1.Özne ile Nesne Arasındaki İlişki: İsteyim Ekseni
Özne, olaylarda önemli bir rol oynayan baş kahramandır. Nesne ise,…………….
Ayraç dergisinin 52. sayısında yayınlanan yazımdan alıntıdır.
Salime Kaman
Bir yanıt yazın