Çocukluğumun geçtigi evde kocaman bir dut ağacı vardı. Öyle büyüktü ki ancak üç-dört çocuk kollarıyla sarabilirdi gövdesini. O ağaca sırtımı dayayıp gözümün uzandığı tüm ovaya sarılırdım sımsıkı. Fazla ayakta kalınca ayaklarım öne doğru yavaşca kayardı ve ıslak otların üzerine oturuverirdim. Saçlarımın arasında ve yüzümde rüzgarın okşayıyı serinliğini hisseder ve gözlerimi kapatarak yüreğime kadar bu güzel serinliğin girmesine izin verirdim. Gördüğüm herşeyle kendimi bütünleştirirdim. Onlarla birlikte olmak bütün olmak, kopmadan ahenk içinde yaşamak. Ne güzeldi. İçimde, müzik kutusu çalışır şarkı söylemeye başlardı sanki. Zihnim ışıklarla parlardı. Ne mutluydum. Var olduğum için mutluydum. Bu güzelliklerle dolu olduğum için mutluydum. Çocukluğumun içinde barındırdığım bu mutluluğu hala hissettiğim için de mutluyum. Ama artık bütünlük bozuldu. Taşlar oynadı yerinden birer birer.
Yollarda ilerlemeye devam ediyoruz hepimiz. Önümüze çıkan kavşaklarda başka başka yaşamlarla karşılaştık. Onları tanımak, tanımamak, birlikte yaşamak ya da yaşamamak! Bir anlık karar sonucudur. Dümdüz gitmek, sağa sola sapmak söz konusu olduğunda, yanında olacak kişiler de bir bir oluşuveriyor işte. Yapacak şeyler bulamıyorsan eğer kısaca buna yazgı deyip geçiyoruz. Gerçekten bu bir yazgı mıdır?
Özgürlüğe saygı duydum hep. Sevgiyle yaklaştım herşeye. Sevgiye tembellik yakışmazdı, bunu biliyordum. Çok emek verdim herşeye. Sevgiyi ileri taşımak, sevgiyle yaşamak ve yaşatmak için. Sevgiyi dolu dolu yaşamak için kararlı ve güçlü olmak gerekir. Sevgi İleriye gitmeyi gerektirir. Sevgi geriye döndürmez insanı.
Şimdi düşünüyorumda,’ acaba hep ileri gideceğime, birazda geri dönseydim ‘ diye!
Salime Kaman
06.09.2014
İLERİ GİDERKEN
Posted on
Bir yanıt yazın