Bugünlerde üzerime bir keyifsizlik çöktü. Belirli nedeni yok. İnsanın iç dengeleri vardır, en ufacık şey bozar bazen. Dolunay da olabilir. Evet evet dün akşam dolunay vardı. Mutlaka dolunaydan etkilendim.
Bugün hava yağışlı. Denize de girmedim. Bilgisayarımın başındayım. Parmaklarım tuşların üzerinde bir o yana bir bu yana savruluyor. Yazmak hoşuma gidiyor. İçim hafifliyor. Sakinleşiyorum. Zihnimi bir an için hüzünlü anılardan uzaklaştırıyorum.
Hüzünlü anılar. Onları tekrar derin dondurucuya koydum. Tabii ne kadar başarılı oluyorum bilmiyorum. Belleğin işlemesini derin dondurucuya benzetiyorum. Hani uzun süre derindondurucuda bıraktığın bir şeyi çıkarınca nasıl olur, hepimiz biliriz. Başlangıçta semsert olan kokusu tadı olmayan beyaz zarla kaplı şeyler. Dondurucudan çıkartınca, dışarda yada ateşte, yavaş yavaş formuna rengine kavuşur ve koku salar. Bunun gibi hüzünlü anılar da uzun zaman boyunca belleğin sayısız karanlık yerlerinde uyuklarlar, orada yıllarca kalırlar donarlar sanki. Günlerden bir gün, oradan çıkınca acı, yeniden yıllar önce olduğu gibi yoğun ve yakıcı olarak ortaya çıkar. Önemli olan bu acıyı doğal becerilerle tekrar yaşamaya izin vermemek. Nasıl mı?
Dürüstlük duygularımla bunları yazarken aslında bu duygular yakmasada insanın canını acıtıyor ince bir sızı gibi…
Salime Kaman
08.09.2014
DERİNDONDURUCU
Posted on
Bir yanıt yazın