Tarihi Sinop Kapalı Cezaevi ni 16 eylül 2014 tarihinde, arkadaşlarımla birlikte gezmeye gittik. Neden mi gittik? Resim sergi açılışını yaptık ve Sinop’u tanımaya devam ediyoruz. Bir dönem ülkemizin Alkatrazı olarak bilinen Sinop cezaevi. 1999 yılında kapatılan ve müze haline getirilen bir cezaevi. Filmlere dizilere konu olmuş ve sahne olmuş bir hapishane. Tarihi eskilere dayanan yapı, şiirlere, şarkılara konu olmuş.
Üç yanı deniz olan ve tarihi kale duvarlarının içerisinde yer alan cezaevine ev sahipliği yapan kale yaklaşık 4000 yıl önce yapılmış. Kalenin cezaevi olarak kullanımına ait en eski belgeler 1568 yıllarına dayanır. Evliya Celebi seyahatnamesinde bu zindan bahseder ve şöyle der.
“Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkumları vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, oradan mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar.”
Cezaevinde yatan isimlerden bazıları şunlardır. Devlet Giray, Sabahattin Ali, Refik Halit Karay, Ruhi Su, Burhan Felek, Zekeriya Sertel…
Birde Sinop’lu Hüseyin Pehlivan. Cezaevinin bahçesinde bir dut ağacı ve yanında metal ayaklı bir saç levha pano. Pano üzerinde bir fotoğraf ve 1959 yılında yazılmış fotoğraf arkası not. Yazı küçükharflerle yazılmış serbest ölçüde. Sinop cezaevinin Dış Bahçesindeki Dut fidesi.1959.Yanımdaki arkadaş Adanalı Sabri İnce ve Hüseyin Pehlivan.(imza)
Beyaz boyalı sac levhada yazı şöyledir.
DUT (TESELLİ) AĞACININ HİKAYESİ
Ağaç, eski mahkum Hüseyin PEHLİVAN tarafından 1959 yılında dikilmiştir. Kendisi tarafından anlatılan hikaye şöyledir.
‘…Dut ağacı bu!.dikmek için müdüriyete yazı yazmam lazım. ‘Maruzat’ deriz biz ona. Yazı gider müdürün önüne, müdür bana bakar. ‘Hüseyin Pehlivan yazı yazmış.’ Cezaevinde bir çokları ‘Yazar’ derdi bana, öyle çağırırdı beni.
Müdür beni çağırıp’ yazı yazmışsın, söyle bakalım ne istiyorsun? Dedi. ‘Sayın müdürüm, ben bir dut ağacı dikmek istiyorum.’dedim. ‘Nereye dikeceksin? Neden, ne yapacaksın dut ağacını? Yani dut ağacı büyüyecek, dut verecek, herkes bunun dutundan yiyecek, sana dua edecek öylemi?’ dedi.
Bende ‘bu dut ağacı büyüdüğü zaman 20 sene, 30 sene, 50 sene sonra neyse kaçyıl sonra olursa olsun, büyüdüğü zaman buraya gelen mahkumlar diyecekler ki; Bu dut ağacını diken kişi idamdan kurtulmuş, müebbet cezaya çarptırılmış. Müebbet cezayıda bitirmiş çıkmış buradan diyecekler. Bu şekilde teselli kaynağı olacak onlar için. Ben bunu düşünüyorum, daha ümidimi yitirmedim. Ben birgün çıkacağım buradan. hiç ümidimi yitirmedim’ dedim.
Öylece durdu ve ‘peki dış bahçenin bir yerine dik’ dedi.
Hüseyin Pehlivan teselli ağacını dikti ve ümit ettiği gibi Sinop’un Hanı’ndan tahliye oldu.’
Yazıyı bende defalarca okudum. Tüm hapishaneyi gezdik yorulduk. Çıkışta Hüseyin Pehlivanın diktiği kocaman o dut ağacının gölgesinde serinlemek için oturduk. Tıpkı 55 yıl boyunca gölgesinde dinlenen insanlar gibi.
Hüseyin Pehlivan sen öyle büyük bir iş yaptın ki; diktiğin dut ağacı ile,yıllarca mahkumlara dayanmayı ve sabretmeyi öğrettin. Meyvesini binlerce insanlar ve kuşlar yedi. Sen sabrın efendisisin benim için. Hayattaysan sağlıklı ömür diliyorum, hakka kavuştuysan da nur içinde yat diyorum sana.
Salime Kaman
21.09.2014
Bir yanıt yazın