HERŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK
Herkesin bir hayatı var. Kendince yaşıyor. Nazım Hikmet’in dediği gibi; ‘Belki de ilerdedir yaşanacak günlerin en güzelleri’. Zaman değişiyor. İklimler değişiyor. Hayat değişiyor.
Hava çok ağırlaştı. Gök gürültüsü ve şimşek başladı. Perdeler kapalı ama içerisi renk, renk ışıklarla hareketleniyor. Sonra sakin. Şiddetli bir yağmur boşanıyor.
Yavaşça uzandım en yakın bir divana. Kendi içimde bir köşeye çekildim. Hayır hayır büzüldüm. Sabaha karşı dalmışım. Uykum da gördüğüm, rüya mı, gerçek mi? Bilmiyorum. Belki de yaşantımın bir zaman diliminin, atlıkarınca üzerinden seyrettiğim bir filmiydi?
Her dönüşümde bir tanıdığa rastlıyorum ve selam veriyorum. Selam vermekten bitkinim. Evime dönmek istiyorum. Benim olan şeylerin arasına mutluluklarıma, ıstıraplarıma dönmek istiyorum. Ama kalabalıktan kurtulamıyorum. Yoruluyorum. Elimde taşıdığım kendime ait tüm eşyalarımı etrafıma dağıta dağıta onları, döneceğime ikna ederek ayrılıyorum oradan. Rahatlıyorum. Günün parlak, sımsıcak güçlü ışıklarının bedenimi sarmalamasıyla yüzümde bir tebessümle ve mutlu uyanıyorum. Çok şükür evimdeyim!
Ufak bir değişiklik rüyada bile olsa, biraz gayret, küçük bir görüş farkı her şeyi islah ediyor.
İhtiraslı insanlar, muvaffakiyetlerini sadece kendilerinde taşırken, ıstırabını da birlikte yaşıyorlar. Hayata ve insana dair kendileri dışında hiçbir şey bilmiyorlar. Sadece kendileri var. Bunlardan etrafımızda o kadar çok ki! Kurtulmak zor? Kendinle kalmak çok daha zor?
Yaşarken, her insanın aslında bir amaca hizmet ettiğini anlıyoruz. Bazı insanlar yanında, bazısı bir şeyler öğretecek, bazısı kullanacak. Bazısı da insana insan olduğunu hissettirecek.
En acısı da kullanılmak? Bunlardan etrafımızda o kadar çok var ki! Rüyalarım da gördüklerim gibi… Yaklaşımları ve anlayışları asla kristalize olamaz. Biçimlendirebildikleri önemli bir olguları yok. Sürekli başka oluşumlara döllenip dururlar.
Kendilerini, bulunmaz hint kumaşı zannederler. Doğru düzgün çaba göstermeden her istediklerinin olmasını beklerler. Cahil bile olsalar, kendi söylediklerinin doğruluğundan emindirler. Haksız olsalar dahi inat ederler. İllaki bunların istediği olacak, istediği yapılacak!
Paylaşmayı, dayanışmayı bilmezler. Empati duygusundan yoksundurlar. Hasetlik kıskançlık, hep bende olsun hatta ondakini de alayım hırsı, çirkin ahlaklı insanları çoğaltarak, bizlerin yardım severlik anlayışımızı koparan çıkarcı kalpler dost, emek, sevgi tanımazlar.
Toplumumuzda ki bu insanların ‘ben’ değişimi içinde, ‘biz’ olabilme girişiminde bulunmak isteyenleri soktuğu çıkmazlar, insanımız ve toplum yapımız açısından dikkate değer hükümler taşır. ‘Biz’ büyük olsun seneye de giyer diye büyütülen çocuklarız. Bu yüzden hep bir beden bol geliriz ruhumuzu anlamayanlara.
‘Biz’, olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan doğruluk tek amacı olan, yaşama ve çalışmaya aşık insanlarız.
‘Biz’ olduğumuzda biliyoruz ki; Her şey çok güzel olacak. Çünkü, Allah her şeyi en güzel yaratmıştır.
Tıpkı Secde suresinin 7. Ayeti’nde dendiği gibi, ‘O Allah ki, her şeyi en güzel şekilde yarattı.’
Salime Kaman
Ayvacık Mayıs 2019
Bir yanıt yazın