AÇS-Adana Ressamlar Derneği Sanat Galerisi, 9 Kasım 2019 saat 14 de bir sanat paneline ev sahipliği yaptı. Bu panelde bulunduğum ve değerli hocalarımı dinlediğim için çok mutluyum.
Paneli düzenleyen dernek başkanı Hüseyin Yılmaz, farklı disiplinlerden öğretim üyelerini bir araya getirerek, onların sanata dair görüşlerini ve düşüncelerini Adanalı sanatseverlerle paylaşmalarına yardımcı oldu.
Adana da hatta Türkiye de bir ilk olduğunu düşündüğüm bu panel, farklı disiplinlerde bilim adamlarımız ışığında, kendimizi geliştirmemize yardımcı olan yeni fikirleri ile sanata ve bilime dair yöntem geliştirme çabalarına destek olacak onların gözünden çözüm önerileriyle kendimizin göremediklerini görmemizi sağlamaları açısından önemlidir. Adanalı sanatsever izleyicilerin ilgiyle dinlediği ve izlediği bu bilgiler içerik ve bir bütünün parçalarını anlamaları yönünden önemliydi.
Son yıllarda adı ne olursa olsun bilimsel toplantıların sayısı -özellikle paralı olanlar- hızla artıyor. Ülkemizde üniversiteler de artıyor. Peki okuma oranı artıyor mu?
Halk bundan ne kadar faydalanıyor?
Bilim, sanat ve fikir ağırlıklı konulardan ‘parasız’ ne kadar paylaşabiliyoruz?
AÇS- Adana Ressamlar Derneğinin düzenlediği, Panele, Çukurova Üniversitesi Matematik ve İstatistik Bölümünden Prof. Dr. Fikri Akdeniz, Makine Mühendisliğinden Prof. Dr. İbrahim Deniz Akçalı, Ziraat Mühendisliğinden Prof. Dr. İbrahim Ortaç, Eğitim bölümünden Prof. Dr. Sedat Uçar ve Edebiyatçı Prof. Dr. İbrahim Ç. Derdiyok hocalarımız konuşmacı olarak katılmıştır.
Moderatörlüğünü Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesinden Öğretim Görevlisi Kazım Artut’ın yaptığı panelde; ‘Sanatı anlamak ve yorumlamak’, ‘Sanat algısı ve politikası’, Sanat eğitimi ve sanatın gerekliliği’, ‘Sanatın üretimi-sanat tüketimi’, ‘Sanat bilim ilişkisi ve günümüz sanatı’ matematik- mühendislik- fen edebiyat ve güzel sanatların ‘eğitim bilimi’ ile sanat kavramına yönelik düşünce ve görüşler paylaşıldı.
Dernek üyelerinin ve öğretim üyelerinin katıldığı panelde; bilim hocalarımız, eğitimin otonom bir varlık olma bilincinin geliştirile bilirliği, potansiyelin aktüaliteye dönüştürülebilecek estetik bir deneyim olduğu ve bunların yaşanabilmesinin içsel ve dışsal motivasyonların bir arada ve uyum içinde olmasına bağlı olduğu çeşitli vurgularla belirtildi.
Makine Mühendisi, Prof. Dr. İbrahim Deniz Akçalı ‘Mühendislik ve Sanat’ ilişkilerini, ortak ve ayrılan yanlarını ve birbirine etkilerini görsellerle anlatırken, sanat tanımını üretimde, ustalık ve yaratıcı hayal gücünün bilinci kullanımı üzerine vurgu yaparken, sanatçıların ‘çizgi, biçim, renk, malzeme ve diğer estetik öğeleri kullanılması’ gibi; fizik ve geometride de aynı öğelerin mühendisler tarafından kullanıldığının altını çizer. Türbünler ve helezonlarla İlhan Koman’ın eserlerini analoji yaparak anlatır. Yine makine mühendisliğinin robotik üretimlerine esin kaynağı olan insan vücudunun üst kısımlarını örnek göstererek ‘ortak yanlarını’ vurgular. Leonardo da Vinci ve Mimar Sinan yapıtlarına Da Vinci Helikopteri ve Süleymaniye iç tasarımı- Lüleburgaz Camii Şadırvanını ortak paydada buluşturur. Sonuç estetiğin ve işlevin birleştiği nokta olarak Altın Oran’a işaret ederken doğadan da örneklerle çeşitlemelerde bulunur.
Mühendislikle sanatın ayrılan yanlarını;
- Mühendislikte nesnel, sanatta öznel olma
- Mühendislikte işlevsel tasarım, sanatta estetik ön plandadır
- Mühendislik ve sanatta çizgi, biçim, malzeme, renk gibi ögelerin kullanılması farklıdır.
- Mühendislik kısıtlar altında çözüm ararken, sanatta kısıt yoktur.
- Mühendislik kapalı alanda geçerlidir.
Leonardo da Vinci bir mühendis ve sanatçı, Ömer Hayyam bir şair ve hesap uzmanıdır.
Mühendisliğin sanata etkileri;
- Bilgisayar+ müzik…. Elektronik müzik
- Bilgisayarlar+ Makinalar+ Sinema Sanatı…. Sinemada çeşitlilik: Animasyon filmler, özel efektler, özel stüdyo tasarımları
- Mühendislik+ Tiyatro Opera vs. sanatı…. Tiyatro, Opera vs. sanatı. Çeşitlilik (sahne, dekor)
- Bilgisayar+ Resim, fotoğraf, süsleme sanatları… Dijital sanatlar
- Mühendislik+ Heykel sanatı… Hareketli heykeller, Dönüşebilir yapılar.
Mühendisliğin sanata etkisine Ali Nino Heykeli’ni,
Sanatın Mühendisliğe etkilerine, Sydney Opera Binası’nı örnek gösterilir.
Sonuç olarak, Makine Mühendisi, Prof. Dr. İbrahim Deniz Akçalı, çok disiplinli bakış açısıyla, disiplinlerin birbirine açık ve etkileşim içinde olmaları sanatı bilimselleştirirken, mühendisliğinde sanatsallaşmasını sağlayacağını bunun bir takım oyunu ile oynanma özelliği kazandırılmasına olanak sağlanması ile gelecek beklentilerinde, derin öğrenmeyle yapay zeka konularının sanata etkilerinin artması sağlanabileceğini ifade etmiştir.
Matematikci ve İstatikci Prof. Dr. Fikri Akdeniz aynı zamanda bir resim öğrencisi olarak görüşlerini öncelikle altın oranın önemine değinerek sözlerine başlar. Toplumda, bilim ve sanat birbirini tamamlayan öğeler olduğunu, sanat anlayışının kurgu ustalığı olduğunu, resim izleyicisini çeken en önemli özellik resimdeki matematiksel denge olduğunu ifade eder. Resim sanatı, perspektif ve oranı doğal olarak bir arada bulundurduğuna değinir.
Doğayı daha iyi anlamak ve modellemek için kullanılan resim büyüdükçe veya küçüldükçe değişmeyen ‘fraktal geometri’ ile yapılan, resimlere örnek gösterir.
(Fraktal geometri, 19.yy sonuna kadar kullanılan, Öklid geometrisi (doğrular, düzlemler, üçgenler) yani klasik geometrinin sonu getirmiş ve 20.yy da boyutlar arası düzensizlikler konusundaki araştırmalara öncülük etmiş fraktal geometrinin isim babası olmuş Fransız bilim insanı Benoit Mandelbrot, fraktal geometrinin yarattığı evren, yuvarlak veya düz olmayan; girintili çıkıntılı, kırık, bükük, birbirine girmiş şekillerden oluşan bir evrendir diyerek bu iş için kullanılan cetvel ne kadar küçük ölçekli ise tahmin edilen uzunlukta o ölçüde artar demiştir. Bu bilgi, fraktal geometrinin başlangıcı olmuştur.)
Bir dikdörtgenin kısa kenarı 1, uzun kenarı 1,618 ise bu dikdörtgenin altın dikdörtgen olduğunu ve Rönesans sanatçılarının altın dikdörtgenler içinde resim yaptığına dikkat çekerken, resim sanatının bilim ve akılla insanların doğayı öğrenmesini sağladığını ve toplumsal bilincinin bir öğesi olduğunu, nesnel/öznel’in birbirinden ayrılamayacağını da vurgular.
Sonuç olarak; ‘biz eğitimcilere düşen görev tarih boyunca nesilden nesile aktarılan kültür miraslarımızın varlığını, çağdaş bir dünyada sorgulayan, dengeli, yaratıcı, özgüveni gelişmiş, estetik düşünen bir ulusun ve insanlığın sanat değerlerini koruyan bireyler yetiştirmek olmalıdır’ diyerek sözlerini tamamlar.
Ziraat Mühendisi Prof. Dr. İbrahim Ortaç, insan doğadan öğrendikleriyle sanatını geliştirebilmesi için öncelikle iyi gözlemlemesi, sezgi ve kurgularını matematiksel olarak formüle ederek grafiğe yerleştirirken yeniden boyutlamasının önemine değinirken, öncelikle soyut düşünmenin üzerinde eksikliklerimizi anlatır. Ülkemizde hala sanatı anlamamızı, üretemediğimizin temelinde, soyut düşünme becerisine sahip olmamamız yattığını, bu yüzden sorun çözemediğimizi ve üretemediğimizi anlatır. Örnek olarak, elma meyve olarak var olduğundan beri olgunlaşınca dalınan yere düşmesinden asırlar sonra Newton düşüsün nedeni fark etmesini gösterir.
‘Bakmak ve görmek’ önemini anlatırken, görünmeyene katılmaya vurgu yapar.
Sanat eğitimi ve yaparak öğrenme öncelikli gündemimiz, işimiz olmalıdır der.
Doğada, toprak altında- üstünde- su altında- gök yüzünde- tüm tabiat olaylarındaki renk spektrumların genişliğine örneklerle değinir.
Fizik Fen Bilgisi Eğitimcisi Prof. Dr. Sedat Uçar; aileden sonra sanat bakış açısının geliştiği bir yer ise okullardır. Som zamanlarda duymaya başladığımız’ kendisi girişimci olmayan öğretmen girişimci yetiştiremez’ sloganından yola çıkarak’ kendisi sanat bakış açısına sahip olmayan öğretmen sanat bakış açısına sahip öğrenciler yetiştiremez’ anlayışını kabul etmemek mümkün değildir.
Sınıfta öğrenci sıralarına serilen masa örtüleri, sınıf annelerinden birine diktirilen sınıf perdesi, sınıfı estetik açıdan zenginleştirmekte ve öğrencilerin estetik algılarını oluşturmaktadır. Kişinin yaşadığı ortam estetik açıdan ne kadar zevkli ise kişi o durumu koruma gayreti içerisinde bulunur. Sınıfın şekilsel görünümü kadar sınıf içi pedagojiler, öğretim programları, yapılan etkinliklerde önemlidir.
Toplumda sanat bakış açısının şekillenmesinde bir etkende hükümet politikasıdır. Mevcut hükümetlerden sanata bakış açıları, ayırdıkları bütçeler, destek oldukları ulusal sanat odaklı eylemler bu ülkede sanat bakış açısının gelişmesine önemli katkılar sunmakta veya köreltmektedir.
Yine, Edebiyatçı Prof. Dr. İbrahim Ç. Derdiyok tüm duygular yaşanmışlıklar her şairin dil içinde özel bir dil yaratarak oluşturdukları, imgelerden, simgelerden, uyumdan yararlanarak ortaya koydukları, okurda estetik duygular uyandıran kendi dizeleri ile ürettikleri şiirleri anlattı. Şairlerin kendi yazın ürünleriyle, evrenselliğini ve ölümsüzlüklerini farklı farklı kendine özgü tarzlarda olağanüstü güzelliklerdeki şiirlerinde ‘tıpkı sesli bir resim gibi’ yansıtarak bizlerin yaşamını nasıl doldurduklarını örneklerle izletti.
Dinleyiciler, panelistlere çeşitli sorular sorarak bilim ve sanat üzerine düşünce ve görüşler paylaşıldı, tartışıldı. Panel Öğretim Görevlisi Kazım Artut’un kısa bir kapanış konuşmasıyla sonlandı.
Sohbet havası içinde geçen, farklı farklı görüşleri dinlemek çok keyifliydi. Değerli hocalarımızın, ayrı ayrı kendi diliyle görüşlerini- anlayışlarını paylaşmaları, bilimsel yönleriyle bizlere sanatı, sanatın varlık nedenini ve etkilerini anlatırken şunu anladım. Toplumsal durumlar değişse bile sanatın hiç değişmeyen, bir gerçeği, yansıtma niteliği de vardır.
Nasıl ki; dil her bireyde toplumsal evrimin yüzyıllardır süren birikimini yansıtır, bilim her bireyi insanlığın elde ettiği bilgiyle donatırsa, sanatın sürekli görevi de bireyin kendi dışındaki her şeyin bütünlüğünü, bütün insanlığın yaşantısını ona kendi yaşantısıymış gibi yaşatmaktır.
Biz bugün bunu yaşadık.
Salime Kaman
Ressam- Sanat Eleştirmeni
Adana Kasım 2019
Bir yanıt yazın