Beni öldürmeyen her şey, beni güçlendirir.
Friedrich Nietzsche
Öyle bir noktada duruyorum ki sanki sıkıntının derin, loş ve ıssız düzlüklerindeyim. Gözlerim beklenmedik yaşlarla dolu. Yorgunluklarım, can sıkıntılarım arasında soluğum tıkanıyor! Etrafım incecik havayla sarılı ve soluğum bitirecek hepsini. Ciğerimi yakıyor bazen. Göğsüm ağrıyor.
Sanki kalbim duracak?
Herkes örseledi sırayla. Sırnaşarak, şeytanca gönlümdeki huzuru kaçırmak için, ömür tüketiyorlar acımasızca.
Başımı kaldırıyorum. Gözkapaklarım düşmüş ama sonsuz berrak gözlerimi kocaman açıyorum. Üzerimde kıpırdanan kocaman havayı hissediyorum. Gökyüzüne doğru çekiyor beni. Ayaklarım yüklerinden kurtulmuş. Kanat olmaya hazır. Melek gibi ışıldayan güneşe doğru yol alıyorum süzülerek, bulutsuz gök altında. Kalbim bir kuş gibi çırpınıyor, coşkulu.
Değiştirmediğim değiştirmek istemediğim alışkanlıklarımdan, zaman zaman yapmaya devam ettiğim seçimlerimden birini yine yapıyorum. Yukarılara bakmak gibi, aşağılara da bakmak. Bazen düşüne taşına yaptığım, bazen de düşünmeyi bırakıp yaptığım seçimlerden biri. Aşağıya bakmak.
Aşağılar da neler oluyor?
Bu sefer gördüklerim iç karartıcı, bulanık, tedirgin, can sıkıcı ve karanlık içine çekmeye çalışan derin bir dünya görüyorum. Her zaman gördüklerimden farklı. Yaşanan sistem bunalımları, birçok kavramın yeniden tanımlanmasını ciddi biçimde gerektiriyor.
Farklı kimliklere ve insansal niteliklere, sırf kendi kimlik tasarımına aykırı diye karşı çıkmak, özgürlük arayışı olarak savunulabilir mi? Hele bu tartışmalar kendi özeleştirisini içermiyorsa…
Kurbanları üzerine tünemiş zalim kuşlar gibi, hınçla yok ediyor her yeri. Kanayan son noktaya kadar acımasızca!
Geçmişte öyle miydi ya?
Doğanın bahşettiği görülmemiş ağaçlar yemyeşil, çocuk tenleri gibi duru kokulu, bol çiçeklerle kaplı, kuş sesleri içinde birbirine saygılı, gözleri aydınlık enginlerde, coşkulu yüreklerin bir arada yaşadığı yerdi. Kısacası, renkler, kokular, sesler birbiriyle dost, bir birlik içinde yansır gibiydi.
Yaz bitiyor. Sonbahara yol aldı zaman.
Ya Düşüncelerim?
Sonbaharına vardı bile. Zaman hayatı yiyor.
Yıldırımların ve yağmurların yarattığı yıkımları düzenlemem gerek. İhtiyacım olanları düşünüyorum.
İnce ama güçlü bileklerimle/yüreğimle küreğimi, tırmığımı kullanmalıyım artık.
Salime Kaman
Ressam- Sanat yazarı
Ağustos-2020 / Assos
Bir yanıt yazın