Toprak ne kadar zengin olursa olsun, ekilmedikçe mahsul vermezler. Kafalarda öyle, ekilmeyen kafalar fikir vermez. SENECA
Stoacı bir filozof olan Seneca’ ya göre insanın temel amacı mutluluktur. Mutluluğa ulaşmak içinse doğaya uygun yaşamak gerekir. Doğaya uygun yaşamayı felsefi olarak da benimseyen Seneca, ( MÖ.4-MS.65)ahlakın temeline doğaya uygun yaşama ilkesiyle tanınır.
Dağları, ormanları , dereleri, toprakları bir ülkeyi ülke yapan değerler değil midir? Bu değerleri öldürürken ülkeyi başka yönleriyle diriltemezsin yaşatamazsın. Kalkınamazsın. Seller,kuraklıklar,erozyonlar, toprak aşınmaları bir felaket halinde ülkenin her yerinde!
Bu can çekişen topraklar üzerinde yaşayan insanlar ne yapıyor? Tabii ki onlarda can çekişiyor.
İşsizler, açlar, mutsuzlar. Yaşam güçleri can çekişiyor tıpkı üzerinde yaşadıkları topraklar gibi. Halbuki toprağımızı doğayı korurken aslında kendimizi koruyoruz. Yaşamak için toprağımızı da yaşatmak zorundayız. Tıpkı toprağa tutunan yeşil bir yaprak, bir çimen, bir ağaç gibi.
Sevgili eşim toprakla haşır neşir, toprağı okşayarak yıllardır yerli tohumlarını toprakla buluşturdu. Suladı, koyun gübreleri ile besledi, elleri ile incitmeden mahsullerini topladı onları kokladı mis gibi içinde hissetti ve hissettirdi. Sevgiyle yaptı tüm bunları. Tıpkı, bir tohuma onlarca, yüzlerce can veren toprak gibi. Bu gün eşim hasta, biliyorum çok iyi olacak! Çünkü o sevdiği topraklar ve o topraklarda can bulan yeşeren tohumların ‘O’nun sevgisini, şefkatini ve yeni yeni buluşmalar için O’nın sihirli dokunuşlarını beklediklerini biliyor.
Tohuma can veren toprak, kendini seven koruyan üzerinde yaşayan hayatlara da insanlığa da can verecektir. Bu sevgi, bu toprağın tohuma ve üzerinde yaşayan insanlara can verdiği inancı da, eşimi hayata tutunduracaktır inanıyorum ve lütfen sizlerde inanın.
Tohum deyip geçmeyin,tohum bir insanın bağımsızlığı için vazgeçilmezlerindendir. Tarımın kaynağı gibi yaşamın kaynağıda tohumdur.
Tohum mu insanı evcilleştirdi ? İnsan mı tohumu evcilleştirdi?
İnsanların kendine sorduğu önemli bir sorudur ve benim cevabımda; her ikiside birbiri için etken olduğudur. Tohum, yaşamın kaynağını kontrol eden gıdayı da kontrole alır.
Ülkemizde 1925 yolunda Atatürk’ün çalışmaları ile tohum üretimi kontrol altına alınmıştır. 1984 yılında başlayan tarımı ekonominin sırtında yük gören zihniyetlerle birlikte 2006 yılından itibaren yasalarla tohum üretimi yabancı şirketlere ve kapıtalist zihniyetlere teslim edilmiştir. Böylece binlerce yıllık yerel tohumlar ve birikimler yok sayılmıştır. Halbuki tohum, yaşamın kendisini yenilemesidir. Sonsuza kadar özgür yaşamaktır. Bu özgür yaşam için, güne alaca karanlık da başlayan gözleri uykulu, yanakları kızarmış rüzgara karşı traktör üzerinde yolculuk yapan kadınlarımızın katkılarını belirtmeden geçemeyiz. Her ürüne kendince ad takan kadınlarımızın, ak altınları ‘pamuk’, yeşil altınları ‘fıstık’, sarı altınları ‘buğday’ olarak ifade edilen tarım ürünleri bulundukları yerde yaşamı değiştiren, dönüştüren yapılanmalardır.
Ya bugün?
Armut: Şili, Çin Arjantin Afrika
Ananas: İsrail.
Arpa: Rusya, Ukrayna, Macaristan, Danimarka, İsveç, Moldova.
Ayçiçeği: Çin, Moldova, Romanya, Bulgaristan, Macaristan.
Bezelye: Rusya, Kanada, Macaristan, ABD, Almanya
Çay: Sri Lanka, Kenya
Çeltik: ABD, Bulgaristan, Rusya, Brezilya, Portekiz, Yunanistan
Kuru Fasulye: Arjantin, Kanada, Kırgızistan, ABD, KKTC
Gübre: İsrail
Havuç:Avustralya
Ispanak: ABD, İsrail, Almanya, İtalya, Çin
Mercimek: Kanada, Kazakistan,Rusya,Avustralya, Suriye
Pamuk: ABD, Yunanistan,Brezilya, Türkmenistan, Avustralya, Azerbaycan, İsrail
Patates: Suriye, Mısır, Kazakistan,Hollanda, Fransa, Almanya Saman: Bulgaristan, Moldova Soya: Ukrayna, Paraguay,
Kuru soğan: Suriye, İran,Rusya,Hollanda
Kırmızı et: Polonya, Bosna Hersek, Sırbistan, Ukrayna
Sarımsak : Çin
Yulaf: Macaristan, Ukrayna, Fransa, İspanya
Bugün, bunların üretimini kendi çiftçisine yasaklayan, engelleyen, bir ülke olduk. Bunları okurken hepimizin içinin acıdığını biliyorum. Çünkü, en verimli ovalar yasa ile koruma altına alınarak, bu verimli ovalara termik santrallerin yapılması isteniyor.
Buğday , arpa, nohut, yulaf, şekerpancarı üretimi yapılan ovalarımızdan biri olan Alpu ovası gibi. Bir çok verimli topraklarımız imara, ranta açarak tarım yok ediliyor. Yukarıda yazdığım gibi, tarımda birçok ürün dışa bağımlı hale getiriliyor. Köylü üretimden uzaklaştırılarak, tüketime yöneltiliyor. Zengin topraklarımızın fakir insanları olduk herbirimiz.
Köyler kentleşti, şehirlerden köye göç eden şehirli ağalar, şehirdeki yaşamını köye taşıyan ve köy mimarisi ile uyuşmayan beton evler yapmakla kalmıyor, Türkiye tarımı için ciddi tehlikeler yaratıyor, kırsal toprakları tarım dışına çıkararak , kırsal çözülmeye yardımcı oluyorlar ve rant elde etmeye çalışıyor.
Yazımı, 7 Ağustos 1925 doğumlu, yüksek verimli buğday ve pirincin ekildiği bir program olan Hindistan’ın Yeşil Devrimi’ndeki rolüyle tanınan Hintli bir genetikçi ve yönetici olan Mankombu Sambasivan Swaminathan’ın şu sözleriyle bitirmek istiyorum.
Tarım yanlış giderse, başka hiçbir şeyin ülkede doğru gitme şansı olmayacaktır.
Ya sizce?
Salime Kaman
Ressam-Sanat Yazarı / Eylül 2020 İzmir
Kaynak: Ali Ekber Yıldırım, Üretme Tüket ‘İthalat- Siyaset-Rant Kıskacında Tarım’
Bir yanıt yazın