Doğruları bulmak.
Ömrüm boyunca ‘doğru ve gerçek’ kelimelerinin esiri oldum. Bu da benim gerçeğim işte!
Doğru yaşamak, doğru konuşmak, doğru arkadaş, doğru dostluklar, doğru eğitim, doğru ilke, doğru zaman, doğru beslenme, doğru kitap, doğru okuma, doğru siyasetci, doğru söz, doğru iş, doğru davranış, doğru giysi, doğru yönetim, doğru bakış v.s., v.s..Daha bir sürü doğrular sıralayabiliriz.
Yaşamın içinde gerçekleştirdiğimiz her eylemi yaparken söylediğimiz bir söz. Tabii ki bu kavramı yücelten de ‘yanlış’ ve yanlışın saldığı ‘korku’ var. Ben burada boşa zaman kaybetmeden, sınırlı zaman da ‘Doğru’ nedir? Gerçek nedir?’ Kendi düşünceme göre elimden geldiğince anlatmak istiyorum.
İnsan, yalnızca vardır, kendinden önceki bir modele, bir taslağa, bir öze göre ve belli bir amaç gözetilerek yaratılmamıştır. İnsan öncelikle varolur ve kendisini daha sonra tanımlar. İnsan yalnızca vardır ve kendisini nasıl yaparsa, öyle olur. İnsanın önceden belirlenmiş bir özü olmasa da, bir taş ya da sopa gibi, basit ve bilinçsiz bir varlık değildir. Söz konusu taş parçasının şöyle ya da böyle olmak imkanı yoktur. O, ne ise daima odur. İnsan ise, bilinçli öznedir. İnsan, varolduğunun bilincindedir. İnsanın varlığı bilincinde, kendine dönmekte, kendini bilmektedir. Bundan dolayı, insana önceden verilmiş ve değişmeyen bir öz yüklemek söz konusu olamaz. Bilinçli bir varlık olan insanın değişme kapasitesi vardır. Onu şimdi olduğu şeyle tanımlayamayız. Çünkü tanımladığınız anda, o başka bir şey, başka bir birey olma yoluna girer. Bilinci insanı her zaman başka bir şeye , bir öteye götürür. Bilinçli bir özne, sürekli olarak bir gelecek önünde duran varlıktır. Ve bilinç, özgürlük ve bir geleceğe doğru yöneliştir. İnsan şeylerin dünyası ve başka insanlarla farklı ilişkiler içinde olur. Buna göre, bilinç her zaman bir şeyin bilincidir ki, bu, bilincin kendisini aşan bir nesnenin varoluşunu tasdik etmek suretiyle varolduğu anlamına gelir. Bilincin nesnesi, yalnızca ‘orada olan’ bir şey olarak dünya olabilir. Dünyayı iyi ve doğru görmek, doğru okumakla doğru öğrenmekle olur. Doğru bilgi ile olur. Doğru kitapları bulmak ve boşa zaman kaybetmeksizin, sınırlı zamanda ‘en iyileri’ okumak önemlidir. ‘Doğru’ nun, bu kadar göreceli, bu kadar kişisel ve değişken bir kavramın tarifi var mı? Bu soruya kitaplardan öğrendiklerimizle, bize verilen paketlenmiş bilgi ve tariflerle cevap arayabiliriz.
Doğruya, bilgisel bir anlam verirsek eğer, yanlış ve yalan karşılığında kullanılır. Alman düşünürü Kant, bu anlamdaki doğru’yu teorik us’un duyusu sayar. Fransız düşünür Descartes, açık ve seçik bilgi’yi bu anlamda doğru olarak niteler. Metafizik ise, bilinçsel gerçeği bu anlamda doğru olarak ileri sürmüştür.
Bu gün doğru dediğimiz yarın yanlış olabilir. Aile ortamında doğru olarak öğrendiklerimiz, okulda pekiştirilse de, hayatın içinde yaşarken bir anda doğru nedir? Sorusu ile karşılaştığımızda, doğru diye bir kavramın olmadığı ile yüzleşebiliriz de.
Aslında aklın kemali, ilim ve görgüye bağlı olarak gelişme gösterir. Bir insan dağda çobanlık ettiği dönemdeki aklının kuvveti ile, üniversiteyi okuduktan sonraki aklının kuvveti bir olmaz. Akılların bu farklı kapasiteleri ve insanların farklı zevkleri, duyguları işin içine karıştırınca, değerlendirmeler de farklı olur.
Yaşadığımız dünyayı, beş duyu veya diğer hislerimizle idrak ederiz. Algılanan şeyler maddi dünyaya veya manevi dünyaya ait olabilir. Ne var ki insan zihni, gerçeği veya doğruyu araştırma yolculuğunda, belli kabullenmelere dayalı olarak gerçeği ve doğruları sınıflama ihtiyacı duyabilir.
Doğru bildiklerimiz öğrendiklerimiz birde bakıyoruz yanlış olmuş. Yine doğruya ulaşamamak. Boşa harcadığımız zamanı, o akıp giden zamanı bize hiç bir doğru yada yanlış geri getirmeyecektir. Geride bildiğimiz tek doğru nedir? dersem kendime; cevabım, matematiksel doğru olur.
O zaman aklıma şu geliyor. Gerçek nedir? Düşünmenin temel birimleri, kavramlar, simgeler, imgelerdir. Bunların tümü soyuttur. İnsanın söylediği bir bilgi doğru olabilir ama asla gerçek olamayabilir.
Örnek verirsek, ‘Ağaç’ kavramı, bir nesnenin karşılığı olduğu için onun somut bir kavram olduğu söylenir. Özgürlük, mutluluk, iyilik gibi oluş bildiren ya da düşsel, düşünsel varlıklara yönelik kavramlar, matematiğin tüm kavramları, soyuttur bu anlamda. Ne var ki, ‘ağaç’kavramı varolan hiçbir ağacın yerini tutamaz, çünkü tüm kavramların soyut olmasıdır. Bu anlamda, insanların önemli bir kesiminin sık sık birbirine karıştırdığı ya da birbirinin yerine kullandığı, ‘gerçek’de bir kavramdır, ‘doğru’da bir kavramdır. O zaman yine kendime soruyorum.
Gerçek nedir? Doğru nedir? Bilgi nedir?
Gerçek, somut ve nesnel olarak var bulunandır. Hakikat ise gerçeğin bilinçteki yansısıdır. gerçek olan, yani gerçek varlık, biz düşünsek de düşünmesek de varolandır. Gerçek olanın en önemli özelliği, zamanda ve mekanda var olmasıdır.
‘Doğru’ kavramı ise, bilgiye ait bir değerdir. Doğru bilgi nedir?
Bilgi, belli bir süreç içinde edindiğimiz birikimlerdir. Eksikliği fazlalığı tartışılabilir ancak gerçekliği kanıtlanmış bilgileri, başka bir iddianın gerçekliğini ispatlamak için kullanabiliriz. Bilgi, özne ile nesne arasındaki ilişkinin sonucunda ortaya çıkan bir üründür. Bilen ya da bilmeye yönelen bir özne yoksa, tek başına nesnenin varlığı, bilginin ortaya çıkmasına yetmez.. Doğru bilgi, nesnesine uygun olan bilgidir. Bir bilgi, nesnesine uygunluğu oranında doğrudur ya da yanlıştır denilebilir. Doğruluk bilginin bir özelliğidir. Doğru bilgi hem bilgisi olduğu ileri sürülen nesneye ya da gerçekliğe uygun olan hem de mantıksal tutarlılığa sahip olan bilgidir.
Diyebiliriz ki gerçek, değişmeyendir, sabittir, evrenseldir. Gerçek, hiç kimsenin zihnine sığabilecek kadar küçük değildir.
Doğru; değişkendir, yanlışlanabilir, tartışılabilir. Gerçek; sabittir, değişmez, tartışılamaz.
Hayatımızdaki bu farklı doğru ve gerçekleri, beyaz ışığın içerdiği renkler kuşağına benzetebiliriz. Tek bir güneş ışığı vardır ve bu beyazdır. Tek doğru ve gerçek budur. Ancak beyaz ışık kırılınca, yedi farklı renkten meydana geldiği görülür. Tıpkı gökkuşağı gibi. Bu farklı renkler, tek beyaz ışığın, farklı boyutlarını oluştururlar. Doğrular işte bu yedi renk gibidir. Ya sizce?
Sağlıkla ve sevgiyle kalın
Salime Kaman
30.01.2014
Bir yanıt yazın